"YENİ YIL ESKİ BİZ"


“Hayata yeniden başlasaydım, saniyelerin nabzını tutardım”
Fyodor DOSTOYEVISKI
-
Nazım'a kulak verelim...

Hey siz ajanda mahkumları... önümüzdeki ay bugün hangi saatte, nerede, ne yapacağı belli olanlar... bu yazı sizler için... gerçi ajandanıza bugün kaydetseniz 2 ay sonra belki okumaya vaktiniz olur ya neyse... kendinizi biraz olsun kısıtlanmış, sınırlanmış hatta hapsedilmiş hissetmiyor musunuz?... en azından ara sıra... ya da sizler... “çok istiyorum ama hiç zamanım yok” bahanecileri... sizin gününüz 24 saat değil mi? yoksa 1 haftanızda sadece 6 gün mü var?... ne kadar üzücü... yapılacaklar listesinde hep çok isteyip bir türlü üst sıralara çıkartamadığınız hobileriniz, arkadaşlarınız ve hatta sevenleriniz artık sizi beklemiyor... unutmayın, saat hayatı 10 geçiyor artık...
---
1995 yılında ortaokuldayken “2000’e 5 kala” başlığıyla yazdığım kompozisyon geldi aklıma bu yılbaşında…buruk bir tebessüm kondu yüzüme…ne kadar da çok vakit vardı halbuki... peki ya milenyumu kutladığımız 2000 senesine ne demeli…sahi üniversiteye ne zaman başlamıştım… askerden geleli ne kadar oldu… hele ki geçen hafta yolda bir arkadaşıma rastlayıp iki yıldır görüşemediğimizi farkedince iyice telşalandım doğrusu... zaman geçiyor mu ne… durun durun panik yapmayın... “zaman su gibi akıp gidiyor yahu” serzenişinde bulunacak değilim... ama bir düşünün istiyorum, geçen yıl kendiniz için neler yaptınız... peki ya sevdikleriniz için... önceki yılı hatırlamıyorsunuz bile değil mi?... ya bu yıl planlarınız neler… söyledikleri gibi 2010, 10 numara geçecek mi gerçekten yoksa yine aynı filmde tekrar kendimizi mi izleyeceğiz, giderek eskiyen…

2000’e 5 kala 2000’i 10 geçe... hayatımızın her yılı bir dakika olsa neler olurdu acaba?... cidden hayatımız sadece 1 saat olsa... topu topu 60 dakika... 60 yıl misali... nasıl geçerdi acaba günlerimiz... pardon saniyelerimiz... ilk 10 dakikayı net hatırlayan beri gelsin... sonraki 10 ya da 15 dakika zaten okulla geçiyor... gelsin iş dünyası... en az 20 dakika da ona harcıyoruz... evlilik ve çocukları da unutmamak lazım tabi... evet evet yarısı geçti ömrümüzün çoktan... son 15’e girdik bile... 50. dakikada emeklilik hayalleri bastırıyor, 55’te hastane ziyarteleri ve torun sevgisi... 59, kimimizde ölüm korkusu kimimizde “keşke şunu da yapsaydım” pişmanlığı kimimizde ise “acaba arkamda ne izler bırakıyorum şu fani hayatta” sorusu... Allahtan “iyi ki şunu da yapmışım” rahatlığı su serpiyor yüreğimize…yoksa mahvolurduk değil mi?... derken 60... zaman çoktan durdu bizim için... ışık çoktan söndü… keşke bir kaç dakikamız daha olsaydı… neler neler yapmazdık ki...

Hayatım boyunca çözemediğim üç bilinmeyenli daha doğrusu üç değişkenli bir denklemin sadece bir ayağıydı bu: Zaman... Gençken hepimizin zamanı ve enerjisi var ancak maalesef paramız yok... hiç değilse bir kısmımızın... Orta yaşlara geldiğimizde enerji ve paraya sahip oluyoruz ama bu sefer de zamanımız olmuyor ya da olmadığını zannediyoruz... peki ya yaşlılık... zaman ve paradan yana sıkıntı yok şükür.... ama bu sefer de enerjimiz olmuyor ne yazık ki. Siz kendinizi bu denklem içerisinde nereye koyarsınız bilemem ama bildiğim şu ki artık kendinize zaman yaratmanın vakti geldi de geçiyor bile... çünkü yerine koyamayacağımız, yokluğunu telafi edemeyeceğimiz tek şey zaman...

“Zaman her şeyin ilacı” derler oysa… dertlerin de cefanın da öfkenin de tek panzehiri zaman şüphesiz… peki zamanın kendisi için bir ilaç var mı?... Yaşadıklarımız, anılarımız aynı kalıyor zihnimizde ama zaman değiştiriyor bizi... hem bugüne hem de geçmişte olanlara daha farklı bakıyoruz... kızdığımız, üzüldüğümüz ve maalesef sevindiğimiz olaylar da artık bizi o kadar etkilemiyor... her şeyin ilacı zaman; sevgilerin, özlemlerin de ilacı mı acaba?… keşke olsaydı... zamanla artan sevgiler sarsaydı hepimizin kalbini... keşke biraz daha zamanımız olsaydı...

Keşke mi diyorsun sen de… haydi durma o zaman... çıkar bir kağıt kalem ve yazmaya başla... Önceki yıllarda zamanında yapmadığın için değerini, anlamını yitiren şeyleri geçir aklından…telafi edebilir misin bir düşün… elinden kayıp giden şeyleri, kaybettiklerini anımsa… üzdüklerini, kırdıklarını ve ihmal ettiklerini de tabi… ve hemen bu yıl yapmazsan anlamını yitirecek şeylerin listesini yap... ama sakın unutma, uyamayacağın bir plan yapma bir kez olsun, tamam mı? En başa da sevdiklerini koy... hani ne zamandır göremediğin sevdiklerini... zor durumda olan arkadaşlarına da yardım etmeyi unutma... en mutlu ve en üzüntülü olduğu zamanlarda yanında olanları hatırlar insan çünkü... onlarla gül ki seninle gülsünler, onlarla ağla ki seninle ağlasınlar ve onlarla ol ki seninle olsunlar...

Tik...Tak... zaman geçiyor farkında mısın...sahi sizin saatiniz kaç?

A.Gökhan RAKICI
Aralık 2009

Yorumlar

Semra KAÇMAZ dedi ki…
gökhan.. su gibi yazıyosun ya.. lıkır lıkır..
teşekkürler
Merve BENSAĞLAM dedi ki…
Tek kelimeyle bayıldım...
Ali Günenç dedi ki…
MÜTHİŞSİN TEK KELİMEYLE...LAKİN TEK KELİMEYLE ANLATILACAK GİBİ DEĞİL ÇALIŞMALARIN..
AE dedi ki…
mimlendin pasam :)

http://ahmeterkasap.blogspot.com/
Unknown dedi ki…
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Adsız dedi ki…
Zaman... En değerli, en büyük sermayemiz olmasına rağmen en ucuz harcadığımız şey bu hayatta."Akşam öleceğini bilseydin ne yapardın?" diye sorsalar, saymakla bitiremeyiz isteklerimizi. Keşkeler, hayıflanmalar gelir peşi sıra. Ömür dakikaları geçiyor yavaş yavaş. Ölüm gelmeden önce hayatın ve boş vaktin kıymetini bilmek lazım; ya da vakitsizlikten yakınmak yerine az bile olsa küçük bir mola vermek lazım dostların, sevilip de ihmal edilen şeylerin duraklarında. Ömür sermayesi, yedeği olmayan tek sermayemiz....

Fulya EROL

Bu blogdaki popüler yayınlar

"SİYASAL TEMSİL ve DEMOKRASİ"

"METROBÜSTE "RAHAT" YOLCULUK İÇİN 7 TEMEL İPUCU :)"

"...VE TANRI KADINI YARATTI"