Kayıtlar

Nisan, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

"TÜRKEL HOCAMA..."

Resim
Bambaşka bir yerde tanıdım onu...bambaşka bir ortamda...anfide onu can kulağıyla dinleyen öğrencilerinden olamadığıma üzüldüm...sonra makaleleri, televizyon programları en önemlisi de aramızdaki yaş farkını unutturan o içten dostluğu aydınlattı beni....perküsyon kursumuzun çıkışındaki sohbetleri ise hepimizin içini ısıttı....beraber güldük, beraber eğlendik...dedim ya bambaşka bir ortamda tanıdım onu...o bambaşka biriydi, enerjisi bambaşkaydı, gülüşü bambaşkaydı, tutturamadığımız ritimlerin ardından kızışı da bambaşkaydı...O Türkel Hocamdı benim, belki de öğrencisi olmadan öğrencisi olan tek kişiydim...O Türkel Hocamızdı bizim...öğrencisi olma şansını yakalayamayan bizlerin...Her ayrılış erkendir ama onunki diğerlerine nispet edercesine erken oldu...Daha aydınlatacağı çok hayat vardı...ama olmadı...Onu tek seven biz değildik anlaşılan, erkenden diğer sevenlerine belki de sevdiklerine kavuşmak istedi...kendi hocalarına...son yolculuğunda yanında olamamak ise başka bir acı oldu benim içi

"TRANSATLANTIC ALLIANCE (!) IN CLIMATE CHANGE"

It is said that there is a conflict rather than cooperation between the Europe (EU) and US with respect to climate change policy. Before mentioning the Bush administration’s policies on the climate change and the great decline of multilateral approach in a post-9/11 world, I think we need to go in detailed analysis of transatlantic relations about climate change with a historical perspective. In general we can see that both side tend to blame other side, On the US side EU was seen as not having a real intention of taking serious action and on the EU side US was seen as an immoral entity, evading its responsibility to address climate change. The US and EU have disagreed significantly since climate change first emerged as a political issue in 1988. The first round of negotiations lasted from 1988 to 1992 resulted with United Nations Framework Convention on Climate Change (UNFCCC) and in October 1992 in Rio Summit, the US became the first industrialized country to ratify the convention. I

"THE FUTURE OF EUROPE: USA vs. EU"

One of the main characteristics of the cold war era was delaying the remaining or possible problems between United States of America (USA) and Europe. It is certain that, during the cold war era the singleness and appearance of the ‘hostile’ brought many reacceptances together. Thus, the conflicts between USA and Europe were abandoned or it can be said that the relations between USA and EU were in a deep winter sleep. But first, the deconstruction of the Berlin wall and second the collapse of the Soviet Union triggered awareness not only for USA but also for Europe after a small surprise. From the point of USA’s view, end of cold war created many advantages and also disadvantages of being the only superpower of the world. During the cold war many states, especially the ones which were under the security threat of the Soviet Union, including Turkey, were based their foreign policy to the USA and even, they had to take approval from USA when they wanted to constitute new policy or undert

"CONSTRUCTION OF HISTORY"

Beyond the classical definition of history, questions about its inner structure have lightened many different points of view for me. At first it was very confusing for me that questioning all the facts that I have red, searched or written under the title of history. How can I feel suspicious about a science which indicates events by giving certain person, location and time? But then I have remembered word of one of my ex-lecturers: “You have to suspect about the fact that you think most certain.” Lastly, I have decided that I need to ask this: What is history. According to E.H. Carr, when we try to answer the question of “What is history” our answer reflects our attitude in period of time accidentally or purposely. And also it constitutes a part of our response to the question of what we think about the society that we live in. [1] In fact, this situation can be evaluated as an other approach about this famous word: “The main indicator of human thought is that the general consideratio

"TARİH NEDİR ?"

"Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır." M.K.Atatürk Tarihin klasik tanımlamalarının ötesinde onun içeriğine dair yapılan sorgulamalar aslında benim için bambaşka bir sorular demetinin keşfedilmesi açısından oldukça faydalı oldu.Bugüne kadar “tarih” adı altında okuduğum, araştırdığım ya da yazdığım şeylerin aslında gerçeğin ne kadarını yansıttığını sorgulamak ilk başlarda kafamı oldukça karıştırdı.Öyle ya olayları kişi, yer ve zaman göstererek aktaran daha doğrusu aktardığına inandığım bir bilimden neden şüphe edecektim ki ?.Ama birden aklıma bir hocamın sözü geldi : “En çok doğru bildiğinizden kuşkulanın” ve bugüne kadar neden yapmadığımı düşündüğüm şu soruya kendimce bir cevap vermeye karar verdim : “Tarih nedir ?” “Tarih nedir ?” sorusunu cevaplamayı denediğimizde, cevabımız bilerek ya da bilmeyerek, zaman içindeki kendi tutumumuzu yansıtır ve daha geniş bir soruya, içinde yaşadığımız

"AB vs. ABD: TRANSATLANTİK İLİŞKİLERE ALTERNATİF BİR BAKIŞ"

Soğuk savaşın belki de en temel özelliklerinden birisi ABD ve Avrupa arasındaki mevcut ya da olası problemleri geri plana itmiş olmasıydı. Soğuk savaş dönemi boyunca Batı bloku açısından düşmanın hem tek hem de çok belirgin oluşu bir çok ön kabulü de beraberinde getirdi şüphesiz. Gerek siyasi gerekse de ekonomik konulardaki potansiyel ABD-Avrupa çatışmaları da böylece engellenmiş, deyim yerindeyse ABD-Avrupa ilişkileri soğuk savaş dönemi boyunca derin bir uykuya yatmış oldu. Ancak önce Berlin duvarının yıkılması ve ardından bir çorap söküğü gibi gelen Sovyet Rusya’nın dağılışı ve soğuk savaşın bitişi kısa bir şaşkınlığın ardından hem ABD hem de Avrupa açısından bir uyanışın da tetikleyicisi oldu. ABD açısından dünya üzerindeki tek süper güç olarak kalmak hem çok avantajlı hem de bir açıdandan oldukça sakıncalı bir durum ortaya çıkardı. Sovyet tehditi karşısında güvenlik kaygısı içerisinde olan bir çok ülke, Türkiye dahil, dış politikasını ABD’ye yaslamış ve deyim yerindeyse en ufak bir

"YARATICILIĞIN ABC’Sİ ve BİR ANALİZ: FaceBook"

Yaratıcılık kimine göre doğuştan gelen bir yetenek kimine göre sadece Allah’a mahsus bir sıfat kimine göreyse sadece belli sektör ve kişilerin ihtiyaç duyduğu ve onların tekelinde olan bir nitelik. Bilimsel olaraksa yaratıcılık, en basit tanımıyla beynimizdeki mevcut düşünce kalıplarımız (neural network) yani bilgi ve tecrübe birikimlerimiz arasında kurduğumuz yanal bağlantıdır (lateral thinking). Böyle olunca da yaratıcılık hayatımızın hemen her alanında kullandığımız ve ihtiyaç duyduğumuz belli sınırların içerisine giremeyecek kadar geniş ve genel bir kavram haline geliyor. Yaratıcılık zannedilenin aksine bir anda ortaya çıkan bir fikir ya da çözümden ibaret değil, esas itibariyle belli aşamaları olan bir süreç ve yine zannedilenin aksine her zaman için çok karmaşık ve tespit edilmesi ya da ulaşılması çok zor bir hedef de değil. Kanımca en yaratıcı buluşlar aslında en basit işleyişi olanlar olmakta. “Basit olan güzeldir” sözünden hareketle eğer yeni karşılaştığınız bir ürün ya da hiz

"EYVAH! YİNE KARARIM GELDİ"

“İyi fikirler, bilgi olmadıkça iyi kararları garantilemez ve iyi bir bilgi seviyesi, iyi bir fikir olmadan pek işe yaramaz... İyi bir karar ; iyi bir fikir ve iyi bir bilgi birikiminin evliliğinden doğan sağılıklı bir çocuktur.” Andrew Roy Duncan “Hiçbir şey karar verebilme yeteneğine sahip olmak kadar zor ve onun kadar kıymetli değildir.”Napoleon Bonaparte “Problem; çözdüğümüzde aslında var olmadığını anladığımız şeye denir.”Anonim Günlük iş rutinlerimiz içerisinde belki de en sık yaptığımız şey problem çözmek ve karar vermek... ama küçük ve önemsiz ama büyük ve önemli olsun iş hayatımızın bir vazgeçilmezi bu iki şey. Peki biz cidden bu iki şeyi doğru bir şekilde ve bilinçli olarak bazı süreçler içerisine oturtarak yapabiliyor muyuz? Deyim yerindeyse zurnanın zırt dediği yer de burası bir açıdan. Bir türlü problem çözmekten başka bir şeyin yapılmadığı, her şeyin acil-önemli skalasında gezdiği ve alınan kararların da daha doğrusu alındığı sanılan kararların da bir türlü herkes tarafınd

"BİR BEN VAR BENDEN İÇERİ"

Ünlü Matrix serisinin ilk bölümünde kahinin Neo’ya mutfağının duvarında asılı olan “Nosce te ipsum (kendini tanı)” yazısını göstererek anlatmaya çalıştığı şey neydi acaba? Neden en güçlü insan kendini en iyi tanıyan insandır? Atatürk neden, “Eğer bir millet büyükse kendisini tanımakla daha büyük olur” demiş. Ya da ne güzel söylemiş Mevlana: “Canında bir can var o canı ara…ama dışarıda değil, aradığını kendinde ara” Eğitim ve danışmanlık hizmetlerimiz sırasında, özellikle iş hayatlarının başındaki katılımcılarımızın kariyer gelişimleriyle ve planlamalarıyla ilgili bizlere sorular sorup tecrübelerimizden yararlanmak istemeleri sıklıkla karşılaştığımız bir durum. Ancak, aslına ve idealine bakacak olursak bizler kariyer planlaması yapmaya başladığımız anda birçok şey için de artık biraz geç kalınmış oluyor bir bakıma. Bu açmazı bir kenara bırakacak olursak, başarılı bir kariyer gelişiminde her şey öncelikle kişinin kendini tanımasından geçiyor. Kişinin yeteneklerini bilmesi, neyi yapabilec

"SEÇİMLERE DAİR: AH BİR VEKİL OLSAYDIM"

İstanbul Üniversitesi’ndeki ilk senemde Hukuka giriş dersi hocamızın anlattığı çok hoş bir hikaye vardı milletvekilliğine dair: Bir vatandaş bir tiyatro gösterisi izlemeye gider, bakar ki salon tıklım tıklım dolu ve sadece en ön sırada birkaç koltukluk boş yer var, hiç tereddüt etmez gider en öne oturur.Doğal olarak bir görevli gelir ve: - “Beyefendi o koltuk milletvekilleri için, lütfen kalkın” der. Adam da gayet pişkin bir edayla: - “Aslı buradayken vekiline ne hacet” der. Daha sonra ne olur orası bilinmez ama kıssadan hisse milletvekilliğinin ülkemizdeki algısını sorgulayacak bir hikaye diye düşünüyorum. Milletvekilliğinin ne olduğunu sorgulayarak yazıma başlamak istedim aslında. En basit haliyle milletvekili, yaklaşık 70 milyon insanımızın meclis binasına sığması imkansız olduğu için gereken nisbi ayıklamadan geçmiş insandır, seçim sistemindeki oranlamaya göre hesaplanmış belli sayıdaki seçmenini temsilen meclise giren kişidir. Her şey de burada karışmaya başlıyor zaten, sahi mille

"SİYASAL TEMSİL ve DEMOKRASİ"

Zannedilenin aksine temsil mekanizmasının ve demokrasinin ilk örneği olarak kabul edilen Antik Yunan’da “temsil” kavramına denk gelen bir sözcüğe rastlanılmamaktadır. [1] Bugün kullandığımız temsil kavramı, Romalıların “repraesentare” sözcüğünden türemiştir. Ancak bu kelime bugünkü anlamından çok farklı bir anlamda : daha önce olmayan bir şeyin yazılı olarak ortaya konması veya bir soyutlamanın bir objede somut hale getirilmesi(örneğin, insan yüzünde veya bir heykelde cesaretin, hüznün, sevincin…vb.somutlaşması gibi) anlamında kullanılmış; yoksa, bazı birey ve kurumların diğerleri adına karar alması ve/veya eylemde bulunması anlamında kullanılmamıştır. Bugünkü kullanımına benzer anlamda, ilk defa 13. ve 14. yüzyıllarda Latince’de, daha sonra da İngilizce’de, kilise konseylerine katılmak üzere gönderilen kişiler için veya İngiliz Parlamentosu için kullanılmaya başlanmıştır. [2] Papa Clement V, 1311 yılında Viyana Konseyi’ne delegeleri göndermek amacıyla bazı piskoposları toplanmaya ça

"ÖZGÜRLÜK ve DEMOKRASİ"

Demokrasi tanımlarından biri de : “Demokrasi = Özgürlük x Eşitlik” tir. Sosyal bilimlere ait bir kavramın matematiksel olarak açıklanmaya çalışılması her ne kadar sakıncalı olsa da, kanımca hem basitleştirici olması hem de akılda kolay kalması açısından oldukça kullanışlı bir tanım. Bu demokrasi formülünde dikkat edilmesi gereken nokta işlemin çarpma oluşudur. Yani demokrasi, sınırsız özgürlükler ile sınırsız eşitliklerin bir “toplamı” değil, çarpımıdır. Çünkü sınırsız özgürlüğün olduğu yerde eşitlik, sınırsız eşitliğin olduğu yerde de özgürlük barınamaz. Yapıları itibariyle özgürlük ve eşitliğin birbiriyle çelişen, birbirini aşındıran iki kavram oluşu bu iki kavramı kendinde somutlaştırma mecburiyetinde olan demokrasiye oldukça güç bir görev yüklemektedir. Demokrasi hem bir özgürlükler hem de bir eşitlikler bütünüdür. Ancak yukarıda açıklamaya çalıştığım üzere özgürlük ve eşitliğin çatışan yapıları nedeniyle demokrasi çözümü, onları çarpmakta bulmuştur. Yani biraz özgürlüklerden, bira