Kayıtlar

2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

"YENİ YIL ESKİ BİZ"

“Hayata yeniden başlasaydım, saniyelerin nabzını tutardım” Fyodor DOSTOYEVISKI - Nazım'a kulak verelim... http://www.facebook.com/home.php?#/video/video.php?v=1225643919268&ref=nf Hey siz ajanda mahkumları... önümüzdeki ay bugün hangi saatte, nerede, ne yapacağı belli olanlar... bu yazı sizler için... gerçi ajandanıza bugün kaydetseniz 2 ay sonra belki okumaya vaktiniz olur ya neyse... kendinizi biraz olsun kısıtlanmış, sınırlanmış hatta hapsedilmiş hissetmiyor musunuz?... en azından ara sıra... ya da sizler... “çok istiyorum ama hiç zamanım yok” bahanecileri... sizin gününüz 24 saat değil mi? yoksa 1 haftanızda sadece 6 gün mü var?... ne kadar üzücü... yapılacaklar listesinde hep çok isteyip bir türlü üst sıralara çıkartamadığınız hobileriniz, arkadaşlarınız ve hatta sevenleriniz artık sizi beklemiyor... unutmayın, saat hayatı 10 geçiyor artık... --- 1995 yılında ortaokuldayken “2000’e 5 kala” başlığıyla yazdığım kompozisyon geldi aklıma bu yılbaşında…buruk bir tebessüm kondu

"KİM KURTARICI ?"

Resim
Bir test çözdüm...

"AŞK DENEN OYUN"

“Aşk oyunu buna derler güzelim seçmelisin birini bir şöyle bir böyle derken kaçırıp harcarsın sevgileri Yeni aşk caydırır çoğu zaman aldatır gelen gideni aratır aşk oyunu buna derler güzelim aklını başından alır...” Kenan Doğulu - - - “Neden böyle yaptı acaba? ima ettiği şey neydi? ama geçen sefer ben öyle söyleyince bu tarz bir tepki vermemişti. Hımmm…acaba başka bir şey mi kastediyor? tabi ya önceki gün hemen cevap vermemiştim mesajına, o da böyle yaptı şimdi…Tamam tamam kesin öyle… Ama dur ben bir de arkadaşımla konuşayım bu durumu o daha iyi anlar bu işlerden...” Hayatınızda bir kez olsun buna benzer şeyler düşündünüz mü hiç…hem de en değer verdiğiniz kişiyle ilgili...en azından bir an…strateji oyunlarındaki taktik hamleleri aratmayan bu plan program niye? Beynimi kemiren yeni soru bu…Bu saçma sapan “aşk oyunu” neden hep oynanmak zorunda. Öyle bir oyun düşününki bugüne kadar hiç kağıda dökülmemiş, hiç konuşulmamış ve hiç tartışılmamış olsun...ama tüm senaryoyu, karakterleri hatta

"DOĞADA PROBLEM ÇÖZÜMÜ"

En uzman problem çözücülerden iş dünyası için bir kaç örnek... http://www.abcdanismanlik.com/resim/makale/Dogada_Problem_Cozumu_2012.pdf Arif Gökhan RAKICI Ekim 2009

"17 AĞUSTOS..."

Bugün doğum günüm benim... Zaman akıp gidiyor...Hem de her geçen gün daha da hızlanırcasına... Şunu biliyorum ki hayat sevdiklerimle birlikteyken daha bir güzel...Tek dileğim daima onların yanında olduğum bir hayatımın olması... Çünkü insan sevdikçe sevilir, affettikçe affedilir, güldürdükçe güler ve de ağlattıkça ağlar aslında... Sevmek, affetmek ve hep güldürmek dileğiyle... A.Gökhan RAKICI Ağustos 2009

"YURDUM İNSANI"

Yurdum insanı saftır, kalbi temizdir. Ne söylediğine değil niye söylediğine dikkat etmelidir insan, çünkü onun kalbinde riyakârlığa, yalan dolana yer yoktur. Ne hissediyorsa ne düşünüyorsa onu dillendirir çekinmeden, karşısındakinin kalbini kıracağı aklına dahi gelmeyen küçük bir çocuk gibidir. Anadolu değerleri, kültürü, tarihi ve de devlet geleneği iliklerine kadar işlemiştir. Derin bir siyasi ya da sosyal sohbet sırasında satır aralarında ağzından dökülenler slogan olup duvarlara, anıtlara yazılacak türdendir. Öte yandan, sahibi olduğu doğulu devlet kültürü üzerine inşaa edilen batılı devlet sistemi ile oldum olası masum bir bir sürtüşme içindedir. Devlet adamının kutsallığı hep aklındadır. Nerede bir devlet “büyüğü” görse yaşına bakmadan önünde eğilir, elini öper. E ne de olsa “devlet baba” dır karşısındaki sonuçta. Düşünce ve hislerinde gri tonlara pek yer yoktur yurdum insanının. Her şey “ya ak ya kara” dır, “Ya zafer ya hezimet” tir yaşanan, ortasını aramak beyhudedir. Gerek i

"İSTANBUL'DA YAŞIYORUM GÖZLERİM KAPALI"

"İstanbul kahpe, İstanbul sürtük, İstanbul bitik, ama...İstanbul işte öğrenciyken seni kendine aşık edip işe başladığında bir kenara atıp seni terkeden, unutan şehir... ve bırakamamak...her ne olursa olsun... trafiğe küfretsen de nafile, başına her ne gelirse gelsin, aşıksın bir kere... bak hele şöyle bir boğaza otobüste tek ayak üzerinde seyahat ederken, çek derin bir nefes içine... sıkıysa terket hadi, terket o nazlı güzeli..." Karaköy iskelesinde bir dostu beklerken/Mayıs 2009 "Off...yine akbil boşalmış...jetonda da kuyruk var...vapur kaçtı...Metrobüse mi binsem acaba, o da çok kalabalık oluyo ama...acaba sunuma yetişebilecek miyim şimdi...Müdürümü mü arasam...eyvah şarjım da bitmek üzere, yine unuttum akşam şarj etmeyi ama çok yorgun gelmiştim işten, yıkılıverdim yatağa ne yapıyım...off…off, bıktım ya…" Bunlar tanıdık geldi mi size…cevabınız evet ise bu yazı sizin için, eğer hayır diyorsanız okumayın boşuna bu bizlerin, evet diyenlerin ihtiyaç duyduğu bir ilaç ç

"HERKESİN ATA'SI KENDİNE"

Resim
"Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını aramayı alışkanlık haline getirmiş milletler; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini, daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar." [1] M.Kemal ATATÜRK “…Ben her şey değilim, ben hiçim. Ben hiç olurdum, eğer bu millet bana böyle inanmasaydı…Bu millet kılı kıpırdamadan dava uğruna ve benim uğruma canını vermeye hazır olmasaydı ben hiçbir şey yapamazdım.” [2] M.Kemal ATATÜRK Nereden başlasam bilemiyorum...Atatürk’ün kendisine “Atam!” diye hitap edenlere kızarak, “İsmimi böyle bölerek kullanacaklarını bilseydim bu ismi kabul etmezdim” demesinden mi başlasam yoksa, “Büyük Atatürk!”, “Ulu önder!” sözlerine karşılık olarak, “Sizi, adımın önüne böyle riyakar sözler koymaktan men ederim!” diyerek çıkışmasından mı bahsetsem bilemiyorum... Ünlülerin televizyon röportajları sırasında, “Montaj kurbanı oldum” serzenişleri Atatürk’ün uğradığı montoj çarpıtmaları yanında komik kalır herhalde. Atatürk’ün sözlerine

"...VE TANRI KADINI YARATTI"

“Hayatımda yaptığım hatalardan biri de evlenmektir. İşte görüyorsunuz…Ordular yönettim, meclisler yönettim, savaşlar yaptım, kazandım ama bir kadını yönetemiyorum. Okumuş da olsa, iyi ailede de olsa, sonunda kadın, kadındır. Bir devlet adamına eş olmak belki zor bir sanat…fakat bir devlet adamının eşi olarak kendisine ne yapmak düştüğünü bilmemek acıklı bir şey.” [1] M.K.ATATÜRK "Görünüşte kadına su gibi üstünsün ama iç yüzünden ona mağlupsün, isteklisin." [2] MEVLANA "Kadın psikolojisini 30 yıldır incelememe rağmen, büyük soruya cevap bulamadım: Kadınlar gerçekte ne ister?" SIGMUND FREUD Sözün bittiği bir "an": Bir Kız ve Bir Erkek Bebek Cem Yılmaz'a kulak vermeden olmaz :) [3] Biz erkekler...ne kadar da mutluyuz küçük ve basit dünyamızda...Fizyolojimiz basit, psikolojimiz basit...sadece bir testesteron hormonumuz var...yaşla beraber seviyesi biraz değişince hemen saçmalamaya başlıyoruz biri gelip bizi düzeltene kadar...yanlış

"TÜRKEL HOCAMA..."

Resim
Bambaşka bir yerde tanıdım onu...bambaşka bir ortamda...anfide onu can kulağıyla dinleyen öğrencilerinden olamadığıma üzüldüm...sonra makaleleri, televizyon programları en önemlisi de aramızdaki yaş farkını unutturan o içten dostluğu aydınlattı beni....perküsyon kursumuzun çıkışındaki sohbetleri ise hepimizin içini ısıttı....beraber güldük, beraber eğlendik...dedim ya bambaşka bir ortamda tanıdım onu...o bambaşka biriydi, enerjisi bambaşkaydı, gülüşü bambaşkaydı, tutturamadığımız ritimlerin ardından kızışı da bambaşkaydı...O Türkel Hocamdı benim, belki de öğrencisi olmadan öğrencisi olan tek kişiydim...O Türkel Hocamızdı bizim...öğrencisi olma şansını yakalayamayan bizlerin...Her ayrılış erkendir ama onunki diğerlerine nispet edercesine erken oldu...Daha aydınlatacağı çok hayat vardı...ama olmadı...Onu tek seven biz değildik anlaşılan, erkenden diğer sevenlerine belki de sevdiklerine kavuşmak istedi...kendi hocalarına...son yolculuğunda yanında olamamak ise başka bir acı oldu benim içi

"TRANSATLANTIC ALLIANCE (!) IN CLIMATE CHANGE"

It is said that there is a conflict rather than cooperation between the Europe (EU) and US with respect to climate change policy. Before mentioning the Bush administration’s policies on the climate change and the great decline of multilateral approach in a post-9/11 world, I think we need to go in detailed analysis of transatlantic relations about climate change with a historical perspective. In general we can see that both side tend to blame other side, On the US side EU was seen as not having a real intention of taking serious action and on the EU side US was seen as an immoral entity, evading its responsibility to address climate change. The US and EU have disagreed significantly since climate change first emerged as a political issue in 1988. The first round of negotiations lasted from 1988 to 1992 resulted with United Nations Framework Convention on Climate Change (UNFCCC) and in October 1992 in Rio Summit, the US became the first industrialized country to ratify the convention. I

"THE FUTURE OF EUROPE: USA vs. EU"

One of the main characteristics of the cold war era was delaying the remaining or possible problems between United States of America (USA) and Europe. It is certain that, during the cold war era the singleness and appearance of the ‘hostile’ brought many reacceptances together. Thus, the conflicts between USA and Europe were abandoned or it can be said that the relations between USA and EU were in a deep winter sleep. But first, the deconstruction of the Berlin wall and second the collapse of the Soviet Union triggered awareness not only for USA but also for Europe after a small surprise. From the point of USA’s view, end of cold war created many advantages and also disadvantages of being the only superpower of the world. During the cold war many states, especially the ones which were under the security threat of the Soviet Union, including Turkey, were based their foreign policy to the USA and even, they had to take approval from USA when they wanted to constitute new policy or undert

"CONSTRUCTION OF HISTORY"

Beyond the classical definition of history, questions about its inner structure have lightened many different points of view for me. At first it was very confusing for me that questioning all the facts that I have red, searched or written under the title of history. How can I feel suspicious about a science which indicates events by giving certain person, location and time? But then I have remembered word of one of my ex-lecturers: “You have to suspect about the fact that you think most certain.” Lastly, I have decided that I need to ask this: What is history. According to E.H. Carr, when we try to answer the question of “What is history” our answer reflects our attitude in period of time accidentally or purposely. And also it constitutes a part of our response to the question of what we think about the society that we live in. [1] In fact, this situation can be evaluated as an other approach about this famous word: “The main indicator of human thought is that the general consideratio

"TARİH NEDİR ?"

"Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır." M.K.Atatürk Tarihin klasik tanımlamalarının ötesinde onun içeriğine dair yapılan sorgulamalar aslında benim için bambaşka bir sorular demetinin keşfedilmesi açısından oldukça faydalı oldu.Bugüne kadar “tarih” adı altında okuduğum, araştırdığım ya da yazdığım şeylerin aslında gerçeğin ne kadarını yansıttığını sorgulamak ilk başlarda kafamı oldukça karıştırdı.Öyle ya olayları kişi, yer ve zaman göstererek aktaran daha doğrusu aktardığına inandığım bir bilimden neden şüphe edecektim ki ?.Ama birden aklıma bir hocamın sözü geldi : “En çok doğru bildiğinizden kuşkulanın” ve bugüne kadar neden yapmadığımı düşündüğüm şu soruya kendimce bir cevap vermeye karar verdim : “Tarih nedir ?” “Tarih nedir ?” sorusunu cevaplamayı denediğimizde, cevabımız bilerek ya da bilmeyerek, zaman içindeki kendi tutumumuzu yansıtır ve daha geniş bir soruya, içinde yaşadığımız

"AB vs. ABD: TRANSATLANTİK İLİŞKİLERE ALTERNATİF BİR BAKIŞ"

Soğuk savaşın belki de en temel özelliklerinden birisi ABD ve Avrupa arasındaki mevcut ya da olası problemleri geri plana itmiş olmasıydı. Soğuk savaş dönemi boyunca Batı bloku açısından düşmanın hem tek hem de çok belirgin oluşu bir çok ön kabulü de beraberinde getirdi şüphesiz. Gerek siyasi gerekse de ekonomik konulardaki potansiyel ABD-Avrupa çatışmaları da böylece engellenmiş, deyim yerindeyse ABD-Avrupa ilişkileri soğuk savaş dönemi boyunca derin bir uykuya yatmış oldu. Ancak önce Berlin duvarının yıkılması ve ardından bir çorap söküğü gibi gelen Sovyet Rusya’nın dağılışı ve soğuk savaşın bitişi kısa bir şaşkınlığın ardından hem ABD hem de Avrupa açısından bir uyanışın da tetikleyicisi oldu. ABD açısından dünya üzerindeki tek süper güç olarak kalmak hem çok avantajlı hem de bir açıdandan oldukça sakıncalı bir durum ortaya çıkardı. Sovyet tehditi karşısında güvenlik kaygısı içerisinde olan bir çok ülke, Türkiye dahil, dış politikasını ABD’ye yaslamış ve deyim yerindeyse en ufak bir

"YARATICILIĞIN ABC’Sİ ve BİR ANALİZ: FaceBook"

Yaratıcılık kimine göre doğuştan gelen bir yetenek kimine göre sadece Allah’a mahsus bir sıfat kimine göreyse sadece belli sektör ve kişilerin ihtiyaç duyduğu ve onların tekelinde olan bir nitelik. Bilimsel olaraksa yaratıcılık, en basit tanımıyla beynimizdeki mevcut düşünce kalıplarımız (neural network) yani bilgi ve tecrübe birikimlerimiz arasında kurduğumuz yanal bağlantıdır (lateral thinking). Böyle olunca da yaratıcılık hayatımızın hemen her alanında kullandığımız ve ihtiyaç duyduğumuz belli sınırların içerisine giremeyecek kadar geniş ve genel bir kavram haline geliyor. Yaratıcılık zannedilenin aksine bir anda ortaya çıkan bir fikir ya da çözümden ibaret değil, esas itibariyle belli aşamaları olan bir süreç ve yine zannedilenin aksine her zaman için çok karmaşık ve tespit edilmesi ya da ulaşılması çok zor bir hedef de değil. Kanımca en yaratıcı buluşlar aslında en basit işleyişi olanlar olmakta. “Basit olan güzeldir” sözünden hareketle eğer yeni karşılaştığınız bir ürün ya da hiz