"MUTLU OLMAK İÇİN 7 TEMEL İPUCU"
Ne demişler… “Mutlu düşün, mutlu ol” Bir dönem uzun süre gündemde kalan “secret”
felsefesinden çok daha önce Hz.
Mevlana aslında bu sırrı vermiş bizlere... “Dikeni düşünürsen diken bahçesi, gülü
düşünürsen gül bahçesi olursun”.
Bu haliyle de mutluluk bir şans değil tercih meselesidir denebilir. Paranın
mutluluk getirmediği ise artık aşikâr. Dünyanın en büyük 17. ekonomisi olarak
dünya mutluluk endeksinde 77. sırada yer alan Türkiye’miz de bu durumu
destekler bir nitelikte. Bununla birlikte, İngiltere’de meslek grupları arasında yapılan bir
araştırmanın sonucunda da en mutlu çalışanlar berberler çıkmış. Başka bir teoriye
göreyse yüksek gelire sahip kişilerin, “Nereye yatırım yapmalıyım?, Paramı
nasıl değerlendirmeliyim?” stresi ve yarattığı mutsuzluk, düşük gelire
sahip kişilerin, “Nasıl geçineceğim?”, “Hayatımı nasıl sürdüreceğim?” stresinden
çok daha fazlaymış (Yerkes-Dodson Kanunu).
Hal böyle olunca da bireyler olarak bizlere düşen görev sahip olduğumuz imkânlar
ölçütünde mutluluğu nasıl yakalayacağımızı keşfetmek... Gelin sizin için
hazırladığımız 7 temel mutluluk ipucuna bir göz atalım… Herkese şimdiden mutluluklar
dileriz… J
1) Hayatınızın bir amacı, bir hedefi olsun ve de ona ulaşma çabanız:
Hedef ve mutluluk etle tırnak gibi birbirine bağlı iki unsur. Psikologlara göre,
bir amacı ne kadar kendimizin bir parçası olarak görürsek, o amaca ulaşmamız ve
mutluluğumuz o kadar kolaylaşır. Çünkü ona ulaşmak için yaptığımız şeylere bitmeyen
büyük bir enerji ile sarılırız. Zürih Üniversitesi psikologlarından Bettina
Wiese’nin söylediğine göre: "Deneye dayalı araştırmalar gösterdi ki
kişilerin kendileriyle özdeşleştirdikleri amaçları, kişinin amacına ulaşmak
için geçirdiği süreç ile mutluluğu arasındaki bağı güçlendiriyor."
2) İşinize bir anlam yükleyin: 1997 yılında, Yale Üniversitesi
psikologlarından Amy Wrzesniewski ve meslektaşları, insanların işlerine nasıl
yaklaştıkları hakkında detaylı incelemeleri içeren bir araştırmanın sonuçlarını
yayınladı. Sonuca göre insanlar yaptıkları iş hakkında şu 3 yaklaşıma sahip
olabiliyor:
•
Bu bir iş: "Maddi getirilerine odaklan ve zevk almak/kendini tatmin etmek
gibi unsurları düşünme çünkü bunlar seni daha mutlu bir insan yapmayacak."
•
Bu bir kariyer: "Kendini geliştirmeye odaklan."
•
Bu bir meslek: "Dünya için önemli bir şey yapmanın keyfini çıkar ve sosyal
anlamda faydacı bir iş yapıyor olduğuna odaklan."
Özet: Yaptıkları işte anlam bulabilen insanlar daha mutlu.
Nazi Almanya’sının meşhur toplama kamplarında (Auschwitz
dahil) tam 3 yıl tutulduktan sonra hayatta kalmayı başaran ünlü psikolog Viktor Frankl kaleme aldığı ve Türkçeye
de çevrilen İnsanın Anlam Arayışı isimli kitabında logoterapi (anlam terapisi) yöntemiyle hayatımıza nasıl anlam
yükleyebileceğimizden bahseder. Ona göre üç yolla bunu yapmamız mümkün*,
•
Bir eser yaratarak ya da bir iş yaparak:
Frankl tüm kamp hayatı boyunca dışarı çıktığında yazacağı kitabı düşünmüş.
Bulduğu kağıt parçalarına notlar alarak ve kitabını yayınlayacağı günlerin
hayalini kurarak hayatta kalmayı başarmış. Bizler de yazacağımız bir kitabın
olmasa bile ister iş isterse de özel hayatımızda yapabileceklerimizin ya da
yapmak istediklerimizin hayalini kurarak hayatımıza bir anlam yükleyebiliriz.
• Bir şey
yaşayarak ya da bir insanla etkileşerek: Kendisinden vazgeçtiği anlarda çok
sevdiği ve kendisini de çok seven karısını düşünmüş ve onun için hayatta
kalması gerektiğini kendisine telkin etmiş. Kamptan kurtulduğunda ise karısı,
annesi ve kardeşinin diğer toplama kamplarında öldüğünü öğrenmiştir. Bizler de kendimiz için olmasa bile
sevdiklerimiz ve bizi sevenler için yaptığımız işlere anlam yükleyebiliriz.
• Kaçınılamaz
acıya yönelik bir tavır geliştirerek: Deyim yerindeyse zurnanın zırt dediği
yerdeyiz. 4 yılda 4 milyondan fazla insanın ölüme gönderildiği bir yerde
hayatta kalabilmek, o zorlu şartlara karşı hayatta kalma isteğini kaybetmemek,
akıl sağlığını da koruyarak sağ salim dışarıya çıkabilmek ve de tüm
yaşadıklarından sonra bir terapi yöntemi geliştirebilmek her yiğidin harcı
değil şüphesiz. Öte yandan, yapabileceğimiz
şey ise hayatımızda yaşamak zorunda kaldığımız acılara olan yaklaşımımızı
değiştirmek. Acı yaşayan ya da yaşayacak olan tek kişi olmadığımızı bilmek bir
başlangıç olabilir. Her ne olursa olsun, hangi acıyı, problemi ya da sıkıntıyı
yaşarsak yaşayalım güçlü olmalı ve yapacağımız güzel şeylere odaklanmalıyız.
3) Sevdiğiniz
insanlarla zaman geçirin: Sevdiğiniz -ve hatta yalnızca dayanabildiğiniz-
insanlarla vakit geçirmek sizi daha mutlu bir birey haline getiriyor. Bununla
beraber, sosyal bir ağın tam ortasında bulunmak ve çevrenizin insanlarla
donatılmış olması da sizi daha mutlu bir insan haline getiriyor. Siz siz olun ve sizi yıpratan, üzen
kişilerden uzak durun.
4) Uzun süreli bir ilişkiye sahip olun: Geçtiğimiz günlerde The New York Times gazetesi tarafından yayınlanan bir araştırmaya göre evli insanlar bekâr insanlara göre daha mutlu ve hayatlarından daha memnun. Bu durum özellikle insanların orta yaş krizine girdikleri 30'lu yaşlarda çok daha net bir şekilde gözlemlenmekte. Neden mi? Çünkü İki kişi bir kişiye göre zorluklara karşı çok daha güçlü ve dirençli.
5) Taze besinler tüketin: 2013 yılında yayınlanan Many Apples A Day Keep The Blues Away isimli araştırmaya göre, her gün taze yiyecekler -özellikle de meyve ve sebze- tüketmenin mutluluğunuz üzerinde doğrudan bir etkisi bulunuyor. Araştırmaya göre, 7-8 farklı çeşit sebze ve meyve tüketen gençlerin daha az tüketenlere göre daha mutlu olduğu saptanmış.
6) Spor yapın: Hollanda'da 16 ile 65 yaş arası 8000 kişi ile gerçekleştirilen bir araştırma sonucunda sporun mutluluk üzerindeki etkileri hakkında oldukça ilginç ve kapsamlı bulgulara ulaşıldı. Araştırmanın en dikkat çekici cümlesi ise şu: "Spor yapan insanlar diğerlerine göre daha mutlu ve hayattan daha çok zevk alıyor." “Zamanım yok” bahanelerini bir kenara bırakıp sporu günlük rutin işlerimizin bir parçası haline getirmek artık şart!
7) Deneyimler satın alın: Harvard Üniversitesi psikologlarından Daniel Gilbert'a göre, eğer para mutluluk satın almıyorsa, o halde bu para yanlış bir şekilde harcanıyor demektir. Paramızı eşya yerine bizi mutlu edecek deneyimleri satın almak için harcamalıyız. Amerika'da yürütülen bir araştırmada 1000 kişiye sorular soruldu ve bu kişilerin %57'si, paralarının karşılığında bir seyahat veya konser gibi deneyimsel bir aktiviteye katıldıklarında daha mutlu olduklarını söyledi. Doktorların şiddetle tavsiye ettiği de aslında bu: “Örneğin bir araba almaktan ziyade dünya turuna çıkın. İnsanlar deneyimleri daha çok sever çünkü onları hatırlamak ve zihnimizde her zaman yaşatmak gibi bir yeteneğimiz bulunmakta.” Özetle, farklı kurslara gitmek, farklı yemekler tatmak, farklı yerler görmek gibi deneyimsel aktiviteler bizi daha çok mutlu ediyor.
Son olarak ilk bakışta pek inandırıcı gelmese de
sonuçları deneyle kanıtlanmış bir ipucundan bahsedelim. Herhangi bir sebep
olmasa da ağzımızla gülme hareketi yapıp
2 dk. boyunca öylece durduğumuzda bile kortizol (stres hormonu) seviyemizin
düştüğünü ve serotonin (mutluluk hormonu) salgıladığımızı biliyor musunuz?
Bir deneyin, daha mutlu hissedeceksiniz J
(Genel Kaynak: Drake Baer, businessinsider.com)
Arif
Gökhan Rakıcı
Mayıs 2015
Yorumlar